Tess Gerritsen-Günahkar
"Son derece heyecan verici. Bu kitabı elinizden bırakamayacaksınız."
-Mo Hayder-
"Vurucu cümleler eşliğinde yürek hoplatan bir gerilim. Gerritsen her yeni romanında, işinde daha da ustalaştığını kanıtlıyor."
-The Drood Review-
"Gerritsen, insan ruhunun derinliklerinde saklanan gizleri gün ışığına çıkartmayı başaran hayal gücüyle, Edgar Allen Poe ile H. P. Lovecraft arası ilgi çekici tarzıyla ses getiriyor."
-Chicago Tribune-
"Gerritsen'den tuhaf bir şekilde insanı içine çeken, korkutucu ve gerilim yüklü bir roman daha."
-Booklist-
"Gizemler ardına saklanmış, korkutucu ve çekişmeli bir mücadele."
-Kirkus-
Tess Gerritsen, zihninin karanlık kuytularında gezinen tüyler ürpertici ve kafa karıştıran cinayet kurgularını, Günahkar adlı romanında ustaca kaleme almış. Dünya döndükçe son bulmayacak olan iyi ve kötü arasındaki savaşı, ustaca şekillendirdiği karakterleriyle sahneye koyan Gerritsen korkuyu, son derece başarılı bir gerilim romanı olan Günahkar ile okuyucuların kalbine salıyor.
Her sayfada gerilimi gittikçe artan,kalkıp dolaplarınızı kontrol etmeniz için bir cümlesi yeten ve eğer biraz daha ileri giderse okurlarına kalp krizi geçirten kitap yazarı Tess Gerritsen yine Günahkar isimli kitapta yazarları ile heyecan verici gerilim,polisiye romanlarından birini buluşturuyor.Cerrah'taki doktor Catherine ve cana yakın polis Thomas'tan sonra ikinci muhteşem ikilimiz olan FBİ ajanı Gabriel Dean ve Boston ajanı Jane Rizzoli sonunda bu kitapta buluşuyor.Heyecanı ve adrenalini ile insana nabzını ve nefesini bir an olsun rahat bırakmayan Gerritsen romanları,okuyup bitirdiğim Günahkar romanı ile de bol dozaj polisiyeyi damarlarımıza zevkle zerk ediyor.Eee,bize de bu yüksek dozajın tadını çıkarmak kalıyor haliyle.Bakalım Tess Gerritsen bu sefer hayranlarına nasıl bir eser sunmuş.
İnsanı derinden etkileyen ve rüyalarına karabasanların girmesine sebep olan Tess Gerritsen Günahkar isimli romanını da Hovard Rafield ile Fare kadın'ın buluşması ile başlatıyor.Hindistan da cüzzamlılara yapılan saldırının Rahibe Ursula'dan sonra tek kurtulanı olan cüzzamlı fare kadın,Rafield ile birlikte Rahibe Ursula'nın yaşadığı manastıra giderler daha sonrasında ama tabi yazarımız o ayrıntıları sonraya bırakıyor.Tıpkı birinci kitabındaki korkunç katil Warren Hoyt gibi Tess Gerritsen de kalemini sayfalar üzerinde dolaştırırken hiç acele etmiyor ve her zamanki gibi çok titiz bir iş gerçekleştiriyor.Onun bu şekilde başarılı yazmasının sebebi nedir artık onu ben bilemem.Vikipedi adresinden okursunuz ama ister inanın ister inanmayın,Tess Gerritsen yüksek voltaj korku yaşamak isteyenler için en vazgeçilmez seçenek.Kitaplarını elinizden bırakamayacak,fırsat buldukça tekrar tekrar okuyacaksınız.
Daha sonrasında hayatını dirilerden çok ölülere adamış olan Ölüm meleği Dr.Maura İsles çıkıveriyor Gerritsen'in kaleminden.Onun düşündüklerini hiç acele etmeden sayfalara geçiren Gerritsen,yine harika bir karakter yaratmayı başarıyor.Maura'nın Jane'le olan arkadaşlığı,yine onları çok ilginç bir vakada buluşturuyor.Manastırdaki iki rahibenin yüzlerine ezilircesine darbeler indirilerek öldürülmesi,bence dehşet verici derecede korkutucu.Ama malum,yazarımız korkuya ve bu korkuyu okurlarının damarlarına zerk etmeye alışkın.Bu sefer de bu dehşeti,en küçük ayrıntısına kadar anlatıyor ve heyecan verici polisiyeyi,yine her romanında olduğu gibi yavaş yavaş,hiç acele etmeden ve en derin ayrıntılarına kadar bize anlatıyor.Neyse,biraz iki rahibeden bas edeyim size.Bu rahibeler Rahibe Camille ve Rahibe Ursula'dır.Rahibe Ursula hastanenin yoğun bakımında can çekişirken,Rahibe Camille Maura'nın neşterine ve soğuk otopsi odasına kalıyor.Bu arada Rahibe Camille'in bir bebeği olduğunu ortaya çıkaran Dr. İsles,bebeğin bulunması için bütün manastırın en ince ayrıntısına kadar aranmasını istiyor.Sonunda bebek manastırın arkasındaki havuzdan çıkınca ve bir de beyninin pek iyi gelişmemiş olduğunu,yani başsız olduğu ortaya çıkınca,her kes çok şaşırıyor ve bu garip olayların örümcek ağı gibi bir birini kavramasını sonundaki örümceği bulana kadar devam etmesini izliyorlar.
Mura'nın baktığı başka bir otopsi daha var.Bu,bir süre önce kapatılmış bir lokantada bulunan yüzü,elleri ve bacakları alınmış ceset hakkında.Son derece garip bir vaka ve Maura bu vakaya bakmak için Jane Rizzoli'yi de çağırıyor ve o iğrenç,böcekli eski lokantada,yani şimdiki ismi ile olay yerinde dolaşıyorlardı ki, birden iki kişinin sesini duyuyorlar.Jane Rizzoli ve Maura İsles korkuya düşüyorlar.Daha sonrasında Rizzoli'nin silahı iş görüyor ve bu kişilerin Darren Crowe ve FBİ ajanı,Rizzoli'nin geçen kitapta kısa bir ilişki yaşadığı ve şu anda karnında ondan bebeği olan Gabriel Dean çıka geliyor ortaya.Evet,yanlış okumadınız,Gabriel Dean.
Gabriel Dean'ı burada görmenin ilk şokunu atlatan Rizzoli bir süre karnındaki bebeği Dean'a açıklamakla açıklamamak arasında gidip geliyor ve sonunda onun da bunu bilmeğe hakkı var diye düşünüp ahizeyi kulağına götürüyor ve Gabriel'in sekreteriyle karşılaşıyor.Rizzoli bebeği olduğunu sekretere mesaj bırakarak açıklıyor.Ve bir de okuyucuları bir kez daha şaşırtarak bebeği doğuracağını da söylüyor.
Gabriel Dean'ın diğerlerine anlattığı bir vaka,Hovard Rafield'in öldürülmesi,polislerin vakaya taktığı isimle Fare kadın ve o biri hala hastanede yaşamaya çalışan iki rahibenin katledilmesi arasında örümcek ağı gibi bir bağlantı var. Ve örümcek de bu örümcek ağının en sonunda duruyor,bizimkilere ise bu örümcek ağını çözmek,örümceğe yem olmamaya çalışmak kalıyor.
Gerçekten harika bir hikaye ve okunmasını tavsiye ederim.Yüksek dozaj polisiye ve heyecan arayanların tercih edeceği bir seçenek. :)
İndirmek için Pembe kitap'a tıklayın. :)
0 yorum:
Yorum Gönder