1. Kitap (Ayrılıktan Önce)
1.Bölüm (Bir Cinayetin Günlüğü)
Bu insanlar,bu sade insanlar her biri kendince bir iki küçük endişeyle yaşayan sade insanlar nasıl da olağanüstü insanlarmış,Tanrım...
Belki de insan dünyaya sadece hayatı boyunca karnını doyurmak ve giyinmekle uğraşmak için aç ve çıplak geliyordur.
En Son Ölen Ümitler...Mmm...Nasıl başlık ama.Son yılların en dramatik ve acıklı aşk hikayesini anlatacakları saatin yetişmesinden büyük bir heyecan duyarak matbaanın olduğu 6. kata çıktım.Hemen işçilere Şule hanımın gelip gelmediğini sordum.Buluşacağımız zamana neredeyse 7 dakika vardı.Matbaanın penceresinden Metbuat Sokağının* manzarasını seyrediyor,aynı zamanda kötü şeyler düşünüyordum.Ya Şule hanım gelmezse...Gelmezse gelmesin.Kim onun geleceğini garanti ede bilir ki?10 yıl önceki bir cinayet hakkında dün "Mahkeme Arşivinden" köşesinde yayımladığımız yazıdan sonra matbaayı aramış ve benimle görüşmek istediğini söylemişti.
"Bir bilseniz o cinayetin altında neler neler yatıyor.Bir bilseniz 'E. isimli kız Az LTD holdinginin başkanı İ.N'yi namusuna dokunduğu için öldürdü.' cümlesinin arkasında ne sırlar saklı,o zaman mutlaka benimle görüşmeyi kabul ederdiniz."
Ben hemen “Siz kimsiniz ya?” diye sormuştum.
Kadının sesindeki kırıklık çok açıktı. “Ben E.nin en yakın arkadaşı,hatta
kardeşiyim.Onun yaşadıklarını yazmanızı çok isterdim.İnanın,gazetenizin 10.
Sayfasının konusu olan “Kaderler” köşesinin şah eseri olacak bu konu.” Biraz
durdu ve yeniden konuşmaya başladı. “Leyla ve Mecnun,Romeo ve Juliet,Tristan ve
İzolda…Hiç merak etmiyor musunuz,neden modern zamanda destansı bir aşk hikayesi
yaşanmıyor?”
Ben soruyu cevaplamakta çok zorlanıp,sonunda demiştim. “Her halde şimdi
bilim,teknoloji devri ya.İnsanlar hislerin,tutkunun ve romantik duyguların
esiri olmuyorlar…”
Ama sözümü bitirmeme izin vermemiş ve hemen konuşmaya başlamıştı. “Yani
diyorsunuz ki,bu devirde kimse kimseyi sevmiyor,öyle mi?”
Kendimi temize çıkarmak adına dediklerimi sigortalamıştım. “Hayır,sevmesine
seviyorlar.Ama şimdiki insanlar daha soğukkanlı.Kalple değil,beyinle
seviyorlar.Şimdiki aşklar karşılık beklenen aşklardır.”
Şule hanım,tabii ki,benimle aynı fikirde değildi. “Hayır,yanlış
düşünüyorsunuz.Yat-rın saat 11’de matbaanıza geleceğim ve size en zor anlarda
bile ümitlerini kaybetmeyen iki insanın en dokunaklı,en dramatik aşk hikayesini
anlatacağım.”
Sonra adını ve soyadını söyleyerek matbaanın giriş bürosundan ona giriş
kartı yaptırmamı rica etmiş ve telefonu kapatmıştı.Ve tam o anda ben yeni
başlayacağım yazımın adını ‘En Son Ölen Ümitler’ koymaya karar verdim…
…Saat 11 oldu,11’i geçti.Kalp atışlarımı dinleyerek onu bekliyordum.Aksilik
bu ya,telefonunu bile almamıştım.
Mektuplar bölümünde çalışan kadın bana yaklaştı ve elindeki mektup yığınını
gösterdi. “Okuyucular son zamanlarda ‘Kaderler’ köşesinde hiç makale
yayımlamayışımızın sebebini merak ediyorlar.”
“Biliyorum” dedim.
O da çocuk gibi dudaklarını büzdü. “Peki bir şey yazmayacak mısınız?Ne olur
yazın.Biz de bu yazıları çok merak ediyoruz.Yabancıların saçma dizilerini ne
zamana kadar izleyeceğiz?”
Bakışlarımı kadından ayırdım ve yine sokağa bakmaya başladım.Matbaaya girip
çıkanlardan hangisinin Şule hanım olabileceğini tahmin etmeye çalıştım.
Kadının hala benden bir cevap beklediğini görünce gönlünü almak için birkaç
kelime söylemek zorunda kaldım. “Sen düşünme bunları.Yazacağım ben.İşlerimi
biraz yoluna koyayım.”
Şule hanımın bana anlatacakları ile bir hikaye yazacağım hakkındaki
planlarımdan ona bahsetmedim.Önceden konuşmak bana hiç uğur getirmezdi.Hem bu
planımın gerçekleşeceğinden o kadar da emin değildim.
Artık saat 11 buçuğu geçmişti.Şule hanımın beni nasıl kandırdığını
düşünmemek için gazetenin dünkü sayısında çıkan ‘Zalim İntikam’ başlıklı yazıya
göz atmaya karar verdim.
Şimdi bile hatırlarım,1995 Ekim’inde olmuştu bu olay.Bakü’nün en büyük özel
şirketlerinden birinin başkanı N.İ.nin cesedi Sulu Tepe* civarında
‘QAZ 31’ model şirket arabasının içinde bulmuşlardı.Soğukkanlı bir şekilde,17
bıçak darbesiyle öldürülüştü…Bu olay o zaman bütün şehri sarsmıştı.Sonradan
anlaşıldığına göre,N.İ sekreteri E.nin namusuna dokunmuş,kız da intikamını almış…Mahkeme
kararıyla E. 12 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Okuyucularımızı devamlı olarak
arşivdeki davalar hakkında bilgilendirmek matbaamızda bir gelenek haline
gelmişti.Bu yazılar büyük ilgi topluyor,onları bir çok okuyucu kitlesi merakla
takip ediyordu.Bir kaç kere sinirlerime hakim olamayıp arşiv yazılarının
yayınını durdurmayı düşünmüştüm.Çünkü bazı kendini bilmez dostlarımız “Gazeteyi
doldurmak için kullandıkları yollara bak” diyerek bize gönderme yapmışlardı.
Ama istemesem de,okuyucuları
dinlemek ve seçimlerine boyun eğmek zorunda kalmıştım.Şimdiyse arşiv
yazılarının yayınını durdurmadığım için şükrediyordum.Zaten Şule hanımın ortaya
çıkması ve yazılacak yeni yazı her şeye değer bence.
Saat 1’i geçiyordu.Bu kadın neden
böyle yaptı ki?Benimle dalga geçmekle eline ne geçti?Onun telefon sapığı
olduğunu düşünmeye başlayınca daha da sinirlerim bozuldu.Ama sonra yeniden
gözümü Metbuat Sokağı*na dikip beklemeye başladım.Bir kulağımsa kapı
gıcırtısı,ya da hiç olmazsa telefon sesi duymayı bekliyordu.
…En Son Ölen Ümitler…Nasıl başlık
ama.Gerçekten de ümit en son mu ölür?İnsanın bile kendisinden sonra mı?
Çok eskiden de insanlar ümitle
yaşarlardı.İlk ümidi keşfedenin kim olduğunu bilmiyorum ama,bunun avlanmakla
ilgisi olduğuna eminim.Yani dört ayaklı,vahşi insan taş aletlerle ava çıktığı
zaman onun içinde ümit filizlenmeye başlamış.O bir şeyler
avlayacağına,mağarasına eli boş dönmeyeceğine ümit etmiş.
Bin yıl geçse bile,insan en güzel
becerisinden-ümitle yaşama becerisinden asla vazgeçmemiş.Gerçi şimdiki ümitler
eskilere göre daha modernler.Ama içerikleri değişmemiş.Ümit insanı yaşatan en
son nesne,son tutanaktır.Bazen ümit okyanusta batan birisi için saman çöpü
gibi,kendi önemini kaybetse bile,yine de varlığın en önemli simgesidir.
…Ayakkabı tıkırtısı duyuldu.Acaba
gelen o mu?..
…En Son Ölen Ümitler…Ya ümitler
hiç ölmüyorsa?İnsan öldükten sonra onun içine çöküyorlarsa?Sonra da ruhla
birlikte yaşıyorlarsa?Belki ruhun da ölmesine izin vermeyen bir gün cisme
dönüşe bilme ümididir?
“Merhaba.Geciktiğim için üzgünüm.”
Tanrım!Evet,bu o.Şule hanım.
Sevinçten her an oynayabilirim.
“Zamanımız çok az.Sadece 1
saat.Ses kayıt cihazını açın da,başlayalım.Ama şimdiden söyleyeyim;hikayedeki
tüm isimler değişecek.”
Kadın neredeyse30
yaşındaydı.Saçları sarıydı,ama boya olduğu belliydi.Çünkü kendisi esmerdi.
Masanın arkasına yerleşti.Ben de
geçip karşısına oturdum.Kayıt cihazını başlatmadan önce, “Çay mı
içersiniz,kahve mi?” diye sordum.
“Henüz hiçbir şey.”dedi ve az
önce ileri sürdüğü şarta geri döndü. “İsimlerin değişeceğine söz veriyor
musunuz?”
“Tabii ki.” Dedim hemen.
Gülümsedi. “Bu yazının ödülü de
benim ama.”
Bunu da hemen kabul ettim. “Bu
önemsiz bir şey.Önemli olan yazının iyi olması.”
Gözlerinden hüzün
okunuyordu.Masanın üzerindeki kağıtları bir sola,bir sağa itekleyip duruyordu.
“Şaka yapıyorum.Kötü şeyler düşünmeyin lütfen.”
Masanın üzerine iki sözleşme
metni koydum. “Niye şaka yapasınız ki?Biz kapitalist bir ortamda
yaşıyoruz.Burada her şey satılıp alına bilir.Ben profesyonelim,haberi parayla
almaya alıştım.Hadi işi resmiyete dökelim.Sözleşmeyi imzalayın ve işe
başlayalım.”
Kadın biraz tereddüt ettikten
sonra devam etti. “Hayır.Bu yazının yayınlanması benim E.ye karşı olan borcumu
ödemeye yardımcı olacak.Bütün bu yıllar boyunca ona yardım edemediğim için
vicdan azabı çektim durdum.Hapishanede onu ziyaret bile etmedim.Anlayın
beni,benim de ailem var.Kocam sert karakterlidir.Hapiste yatan bir kadınla
arkadaşlık ettiğimi,onu ziyaret etmek istediğimi bilse neler yapar,düşünmek
bile istemiyorum.”
Sonra su istedi.Su getirmeleri
için talimat verip kadına döndüm.
Matbaanın kova gibi
bardaklarından birindeki suyu yudumlayan Şule hanım dalmıştı.
“E. şimdi nerede?”
Sorumu duyunca irkildi.Cevap
vermekte zorlandığını hissettim. “Her halde hapishanededir.Çıksaydı
bilirdim.Hesaplarım doğruysa daha 2 yılı var.” Bardağı geri iterek sözlerine
devam etti. “Bir adımı bile bensiz atmazdı.Her işini,hatta gelecek planlarını
bile bana söylerdi.Hatta ne hissettiğini,duygularını bile bilirdim.Sanki ikimiz
tek bir insandık.İdeal bir kızdı.Güzelliği karşısında her kes hayran
kalırdı.Hayali moda evi açmak,modelleri etrafına toplayıp mankenlerle
uğraşmaktı.Parasızlık batsın!Kardeşimi ömrü heba oldu…”
Boğazının düğümlendiğini
hissettim.Çantasından bir mendil çıkarıp gözlerini sildi ve devam etti.
“Hikayede E.nin isminin Naile olmasını istiyorum.Naile adını çok severdi
o.Kızımın adını Naile,oğlumun adını İlqar koyacağım derdi hep.R.nin adı da
İlqar olsun.”
“R. kim?” diye sordum hemen.
“Nasıl yani kim?E.nin hoşlandığı
çocuk işte.Aşk hikayesinin ikici karakteri.”
“Peki ya N.İ ?Ben baş
karakterlerin E ve N.İ olduğunu sanıyordum?”
“O yaşlı moruğun adını Abbas
yazın.Allah kötü niyetlilere ne yapacağını bilir.Kara çalı gibi girdi aralarına
çocukların.Zavallıların hayatlarını mahvetti…Hepisinin isimlerini
değiştirin…Sadece benimkini değiştirmeyin…” Saate baktı. “Vay canına.Saat ne
çabuk 3’e geliyor?Lütfen açın ses kaydediciyi.Saat 3’e kadar zamanım var.Kocam
gelip de beni evde bulamazsa biterim ben...
* Metbuat Sokağı - Metbuat Prospekti denilen,Bakü'de bir sokak ismi.
*Sulu Tepe - Bakü'de kasaba ismi.
0 yorum:
Yorum Gönder