Doktor Watson eski bir arkadaşının yardımıyla tanıştığı Sherlock Holmes'la Baker Sokağı'ndaki bir daireyi paylaşmayı kabul etmiştir. Fakat Holmes'un tuhaf huyları ve belirli bir mesleğinin olmaması. Watson'ın kafasında birtakım soru işaretleri uyandırır. Brixtone Sokağı'ndaki boş bir evde korkunç bir cesedin bulunmasıyla, kafasındaki tüm bu soruların cevabını alacaktır.
Holmes çok uzun yıllar öncesine uzanan ve iki kıtada süren, heyecan dolu bir maceranın arkasında yatan gerçekleri, birlikte çözmek için Watson'ı bu soruşturmaya katılmaya davet eder. Böylece tuhaf keşiflerle dolu bir serüven başlar. Olayın üzerindeki sır perdesini üç gün içinde aralamayı başaran Holmes olağanüstü dedektiflik, becerilerini sergileyerek yeni arkadaşını etkileyip, hayrete düşürür. Bu çok önemli soruşturmaya, dedektiflik dünyasındaki en ünlü beraberliklerden biri de başlamış olur.
Her kese tekrar merhaba.Bir kitap yorumuyla daha karşınızdayım.Aslında buna yorum denemez.Neden?Çünkü yorumlanmış,oturtulmuş ve her kesin sevdiği bir kitabı yorumşlamak benim ne haddime efendim?! :)
Beni bilenler bilir,polisiyeye hiç ilgim yoktur.Kardeşim ne kadar 'gel başla şu Rizzoli ve İsles serisine.' dedi,ama başlayamadım.Arkadaş ben okuyamıyorum bir türlü böyle kitapları.Özellikle otopsi,cinayet falan derken iyice midem kalkıyor,yarım bırakıyorum.E ben de yarım bırakmaktansa hiç okumam daha iyi diyorum.Haksız mıyım?
Ama bu sefer işler değişti.Bir kaç ay önce izlemeye başladığım ve sadece boş vakitleri doldurmak için izlemiş olduğum Sherlock dizisi beni cinayet,dedektiflik ve bu konuda adını dahi duyduğumda yüreğimin hopladığı neler varsa onlara öyle bir çekti ki,artık - tam olmasa da - bir dedektif kitap hayranı olabilirim. :) Neden tam değil?Çünkü daha diğer yazarların kitaplarını okumaya hazır değilim.Bu olaylara ilgim daha o kadar artmadı.Sadece Sir Arthur Conan Doyle'ın yazım tarzı ve düşünce yeteneği ilgimi çekti.Kendimizi zorlamaya gerek yok. ;)
Filmi izledim ve işte sonuç,benim tabletin ana ekranı. :)
Filmden daha sonra,başka yazımda detaylıca bahsedeceğim.Ama şu anda başka bir şeyden bahsetmek istiyorum... Hal böyle olunca ben başladım bunun başka filmlerini,kitaplarını araştırmaya ve buldum.Leyla'ya birlikte okumayı ilk teklif edişimde havalara uçtu zaten ve hemen olayın o akşamı biz Kızıl Soruşturma'yı okumaya başladık. :) Çok mutluyum,iyi ki de başlamışız.
Yazı uzun,hazır olun. ;)
Öncelikle biraz kitaptan bahsedelim.Gerçi muhtemelen her kes biliyordur benden başka,ama yine de,adettendir. :)
Kitabın konusu: Afganistan'da görev yapan ve ağır yaralanınca ayrılmak zorunda kalan John Watson,kendine sakin yaşayabileceği bir ev ve kirasını paylaşabileceği bir ev arkadaşı aramaktadır.Bir gece rastladığı arkadaşı ona Sherlock Holmes diye birini önerince hiç düşünmeden kabul eder.Ama arkadaşının dediğine göre Holmes biraz faklıdır.Hemen o gün onu görmeye laboratuvara giden Watson arkadaşının aslında hem ne kadar yanıldığına,hem de ne kadar haklı olduğuna kendisi şahit olur.kendini alışılmışın dışında bir kovalamacanın ve olaylar zincirinin içinde bula Watson aslında sakin hayatı değil,tam da bu karmaşayı istediğini anlar. :)
Yorumum: Arkadaşlar ben okumazdım ki böyle kitaplar.Yapmayın.Nasıl oldu bu?Sherlock'un kıvrak zekası,o tümdengelim bilimi,her detayı araştırması nasıl bir şeydir.Nedir bu arkadaş?Kitabın bu kadar az sayfasının olduğuna resmen isyan ettim.Neden?!
Sherlock beni büyüledi,şaşırttı,korkuttu,sevindirdi...Daha ne diyeyim.Daha önce okumadığım için kendime (her zaman olduğu gibi) çok kızdım.Ne biçim çözüyor olayları yaa.Neyse ya,ben zaten anlatamayacağım derdiği,boş verin siz. :/
Watson ona rastladıktan sonra hayatı gerçekten değişti bence.Yani eskiden de sakin bir hayatı yoktu.Ordudaydı falan ama,Holmes kendisi bir orduya bedel zaten.Ya adam en çok kullanılan karakter olarak rekorlar kitabına düşmüş,nasıl orduya bedel olmaz?! Her kese bir Holmes lazım.Neden?Arada sıkılınca vaka falan çözer,viyolonsel tıngırdatır,ceset döveriz işte,fena mı? ;)
Beni en çok şaşırtan ve (dedektif türü kitapta bile,pes!) hüzünlendiren Hope ve Lucy'nin başına gelenler.Buradan çıkardığımı ders şu: Asla kimseyi yargılamamak lazım.Başkasının yaptığı bir şey,bir hareket bizim hoşumuza gitmeyebilir.Ama belki de onun haklı sebepleri vardır.Hope'u tanımadan önce,ne kadar iğrenç olurlarsa olsunlar Stangerson ve Dreeper'ı öldürmesi beni korkutmuş ve Hope'a karlı ön yargılı olmama sebep olmuştu.Ama sonra o ikisinin gerçekten bu sonu hakettiğini anladım.Çok kötü oldum ya yine. :'(
Doyle'ın olayları birbirine bağlama şekli etkileyiciydi.Özellikle Sherlock olayları çözerken tek tek tüm detayları bir biriyle işkillendirmiyor mu?Orada bittim ya!
Tabi yazım şekli ve tarzı bana biraz uymadı.Doyle diyaloglara fazla yer vermiş ve hareket,olay kavramını arka planda tutmuş.Birinin ne yaptığını kendi söyledikleriyle anlıyoruz.Garip.Ama etkileyici. :)
Beni tanırsınız,kitap karakterleri konusunda biraz hassasımdır.Kitabın kendi rengi,kendi müziği derken abartırım.Şimdi bu Kızıl Soruşturma'yı okuyunca aklıma bir şey takıldı.Karakter olduğuna inanmak istemediğimiz bir sürü karakter vardır aslında,değil mi?Mesela Harry Potter'da Dumbledore,ya da Grinin Elli Tonu'nda Christian...Bu liste böyle uzar gider.Bir düşünün. :) Burada da insan Holmes'ı öyle görüyor.Şahsen ben,onun sadece bir kitap karakteri olduğuna inanmak istemiyorum.Adeta bunu reddediyorum.Yani böyle bir zekada,bu gözlem yeteneğiyle dolu bir insan nasıl gerçek olmaz ki???
Dizisini,filmin ve kitabını okuduktan sonra kendi üzerimde bir kaç gözlemleme yapmaya başladım.Leyla da bana katıldı gerçi ama,onun zaten ne kadar ileri zekalı olduğunu derslerinden biliyorum.Aferin ona. :) Kendi üzerimde bir kaç test uyguladım.Test diyelim onlara,çünkü sadece teste benzetebilirim.Görsel hafızamın mı,yoksa yazılı hafızamın mı güçlü olduğunu araştırdım mesela.Ve meğerse bende görsel hafıza güçlüymüş.Bir şey sor,söyleyemem,ama çizerim,ya da gözlerimi kapar söylerim.Ne kadar garip.Çok mutlu oldum yaaa. :) Bu kitaptan sonra etrafa sinsi sinsi bakınmalar,her yerde detaylara önem vererek dolaşmalar falan,iyice paranoyaklaştım,imdaaaat!
Film ve dizi hakkında,dediğim gibi,daha detaylı bir yazıyı bir kaç gün içinde yazacağım.Hepsini buraya sıkıştırmayalım.Alıntılar da var ama,bazen zamanım olmuyor ve Çaldığımız Cümleler etiketi altında paylaşamıyorum.Ama siz benim instagram hesabımdan alıntılara bakabilirsiniz.Orada sık sık paylaşırım ben. :)
Bu kadar...Şimdilik. :)
İndirmek için pembe kitap'a tıklayın. :)
0 yorum:
Yorum Gönder