Sophie Beckett, aslında bir kontun kızı olmasına rağmen ne Leydi
Bridgerton'un meşhur maskeli balosuna gideceğinin ne de Beyaz Atlı
Prensi'nin onu orada beklediğinin hayalini kurmaya cesaret edebilir
çünkü kibirli üvey annesi tarafından köşkün hizmetçisi olarak
kullanılmaktadır. Ama daha sonra, gizlice içeri girmeyi başardığı baloda
çekici ve yakışıklı Benedict Bridgerton'un güçlü kollarının arasında
dans ederken kendini kraliyet ailesinden birisi gibi hisseder. Yalnız
ortada bir sorun vardır, saat geceyarısını gösterdiğinde bu sihrin sona
ermesi gerekmektedir.
Kimdi bu olağanüstü kadın? O büyülü geceden sonra, gümüş elbiseli kadının güzelliğiyle adeta kör olmuş Benedict'in gözü başkasını görmez, ta ki kendini, ona garip bir şekilde tanıdık gelen hizmetçi kıyafeti giymiş o alımlı kadını içine girdiği tatsız durumdan kurtarmak zorunda hissedene kadar…
Kimdi bu olağanüstü kadın? O büyülü geceden sonra, gümüş elbiseli kadının güzelliğiyle adeta kör olmuş Benedict'in gözü başkasını görmez, ta ki kendini, ona garip bir şekilde tanıdık gelen hizmetçi kıyafeti giymiş o alımlı kadını içine girdiği tatsız durumdan kurtarmak zorunda hissedene kadar…
Bir
kitap daha bitti ve ben bir daha Julia Quinn'i okumaya neden tereddütle
başlamıştım anlamaya çalışıyorum.Belki de sadece başka yazara geçmekti
sorun,ama her neyse ortadan kalktı ve ben artık rahat rahat okuya biliyorum.
Kitap
ilk okuduğuma kıyasla olağanüstüydü ve bence bu normal.Yazdıkça gelişiyor her
yazar.Sadece karakterleri fazla üzmemek gibi bir huyu var ve ben bir türlü o
huyu benimseyemedim.
Gelelim
karakterlere.Gerçek bir Kül Kedisi masalı.O kadar güzel bir benzetme ki ben
ağzım açık kalarak okudum.Bu aralar işim çoktu ama her fırsatta bir kaç cümle
daha okumak için kitabı elime alıp durdum.
Sophie
fazla acı çekmiş bir kızdı ve sonunda acılarının bitmesi beni mutlu etti.Anne
ve babasının ölmesi beni biraz korkuya düşürüyordu.Ya onun Kont'un kızı olduğunu
kimse anlamazsa diye korkuyordum.Sonuçta Sophie hizmetçiydi,yani alt
tabakadandı.Onun sözüne pek inanacaklarını sanmıyordum.Ama her yerde bir
kurtarıcı vardır.Benedict günü ve Sophie'yi kurtardı.
Üvey annesi Araminta'yı
anladım.O zaten iyi davransa şaşardım.Bu konuda Katy'nin annesi Mary (Bridgerton
2) beni yeterince şaşırttı.Peki ya Sophie'nin babası neden o kadar taş kalpli
olmalıydı ki?Hele de Araminta'dan bir varis istediği halde.Sanırım bu bazı
zihniyetsiz zihniyet yüzünden olmalı.Sophie Kont'un kendi kızı,ama hizmetçiden
doğma.Posy ve o adını bile unuttuğum üvey kızlar asilzade neslinden.İşte biz
sırf böyle şeyler için kaybediyoruz sevdiklerimizi,elimizdekileri,aklımızı!
Neyse
ki Benedict aynı hataya düşmedi.Bazen Sophie'yi çok kırdığını ve fazla ağır konuştuğunu
fark etmedim değil.Bu da Sophie'nin alt tabakadan geldiğini düşündüğü
içindi.Benedict'i kimse suçlayamaz.Etrafında ne görüyorsa kendi hayatında da onu
uyguluyor.Şunu fark ettim;O Anthony kadar inatçı ve ya Daphne kadar cesur
değildi.Bu onun eksi yönleriydi bence.Diğerlerini dinlemek lazım,ama uygulamak
kişiye kalmış bir şey.Onların ne düşündüğü umurunda olursa onlar için
yaşıyorsun demektir.Sophie'ye direk onunla evlenemeyeceğini söylemek,sanki
Sophie aptalmış da bunu bekliyormuş gibi onu uyarmak bence
yersizdi.Olmamalıydı.Anthony ve Daphne'yle kıyaslandığında Benedict bana
karakterine ve prensiplerine sadık biri gibi gelmedi.Etraftan hoşlanmasa bile
onları umursuyordu ve bu doğru değildi.Belki de bunu sadece Sophie'nin kabul
görememesinden korktuğu için yapıyordu ama Metresi olduğunda da aynı sorunla
zaten karşılaşacaklardı.
İndirmek içi pembe kitap'a tıklayın. :)
0 yorum:
Yorum Gönder